MENÜ
Mustafa Enes ARICI
Mustafa Enes ARICI
haber2@hatayyildizgazetesi.com
Yazı 504 defa okundu.

İNSAN ALLAH’TAN ÜMİDİNİ KESMEMELİ

İNSAN NEFİS VE ŞEYTANA KANIP 1000 DEFA TÖVBESİNİ BOZSA DA ALLAH’TAN ÜMİDİNİ KESMEMELİDİR.

İnsanlar, Tavuktan Daha Değersiz Cisminin Zevk Ve Lezzetleri Peşinde Koşmak İçin Yaratılmamıştır.
İnsanların ahiret sınavını kazanması için Allah mı daha çok gayret ediyor yoksa kulları mı?

İnsanlar çocuklarını altı yaşında okula başlatıyor. Bu çocuklar İlkokul, ortaokul, lise, üniversite okuyor yüzlerce sınava girip sınavları kazanıp makam ve mevkisini yükseltiyor. Allah da insanları sınav yapıp meleklerden daha yüksek makamlara çıkarmak için bu dünya okuluna gönderdi.

Hiçbir anne baba evladını okula, sınıfta kalsın diye göndermez. Anne babanın bütün gayret, çaba ve desteklerine rağmen, çocuk tembellik edip sınıfta kalırsa elbette suç anne babanın değildir. Suç çocuğundur.

Aynen öyle de; Allah, meleklerden daha yüksek makamlara çıkması için bu dünya okuluna gönderdiği insanı, sınavı kazanması için çok kez ihtar, ikaz, cehennemle tehdit, cennetle teşvik etmektedir.

İnsanların işlediği bir günahı, bir günah olarak yazılırken; işlediği bir sevaba; yerine ve zamanına göre; 10, 100, 1000, 30.000, 100.000, 700.000 kat sevap yazılmaktadır. İnsanların yer ile gök arası günahı olsa yeter ki samimi bir tövbe edip Allah’a yönelsin, Allah bütün günahlarını affetmektedir.

Cenab-ı Hak Kur’anı Kerim’in Zümer Suresi 53. ayetinde: “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine (günah işlemekle) haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” buyurmaktadır.

İnsan nefis ve şeytana kanıp 1000 defa tövbesini bozsa da Allah’tan ümidini kesmemelidir.

Allah Teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilediğin müddetçe, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim. Günahların bulutlara kadar yükselse de yine affederim. Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki iman ile gel!"[Tirmizi]

Hz. Ali :"Beraberinde kurtuluş reçetesi olduğu hâlde helâk olan kimsenin durumuna hayret ediyorum. O reçete de istiğfardır." demiştir.

Hz. Enes haber veriyor. Enes radıyallahu anh, "Ben Resûlullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem’i şöyle buyururken dinledim" diyor:

Allah Teâlâ (buyurdu ki): “Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden af umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.
“Ey Âdemoğlu! Günahların gökleri dolduracak kadar olsa, sen benden bağışlanmanı dilersen günahlarını affederim. Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış, şirke bulaşmamış olsan, ben de seni yeryüzü dolusu mağfiretle karşılarım."(Tirmizî)

Yine Peygamber Efendimiz bir hadisinde: "Öyle bir kimse ki, çorak, boş ve tehlikeli bir arazide bulunuyor. Beraberinde devesi vardır. Devesinin üzerine de yiyecek ve içeceğini yüklemiş. Derken uyur. Uyandığında bir de bakar ki, devesi gitmiş. Devesini aramaya koyulur. Bir türlü bulamaz. Açlıktan ve susuzluktan perişan bir vaziyette iken kendi kendine şöyle der: -Artık ilk bulunduğum yere gideyim de, ölünceye kadar orada uyuyayım.
Gider, ölmek üzere başını kolunun üzerine koyar. Bir ara uyanır. Bakar ki, devesi yanı başında duruyor. Bütün azığı, yiyeceği ve içeceği de devesinin üzerindedir. İşte Allah mü’min kulunun tövbe ve istiğfarı ile böyle bir durumda olan kimsenin sevincinden daha fazla sevinç ve lezzet alır." (Müslim)

Yine Peygamber Efendimiz bir hadisinde: “Şüphesiz Allah, tekrar tekrar günah işlediği hâlde üst üste tövbe eden kulunu sever.“(Müsned)

Farzımuhal olarak: Allah insanların istifade etmesi için 1000 tane yiyecek yaratmışsa bunun 990 tanesini serbest bırakıyor. (Tavuk, balık, yumurta, fasulye gibi) 10 tanesini yasaklıyor. (Domuz eti, leş gibi) 1000 tane içecek yaratmışsa 990 tanesini serbest bırakıyor. (Su, süt, portakal suyu, dut şurubu, vişne şurubu gibi), 10 tanesini yasaklıyor. (Rakı, şarap, viski gibi) Görüldüğü gibi helal dairesi geniş, harama girmeye ihtiyaç yoktur.

İşte kulunun sınavı kazanıp cennete girmesi için bu kadar gayret eden Rabb’ine karşı kul nankörlük yapıp sınıfta kalır, cehenneme düşerse suç kimin? Elbette kulundur.

İşte böyle bir kudret sahibi zat bizi muhatap almış. Bütün kâinatın içindeki varlıkları bizim için yaratmış. Biz onu muhatap almayıp malı, mülkü, mevkiyi, makamı muhatap alıp, zevk ve lezzetlerimizin peşinde koşarsak, elbette bu sınavı kaybedenlerden oluruz.

İnsanlar, tavuktan daha değersiz cisminin zevk ve lezzetleri peşinde koşmak için yaratılmamıştır.

Evet, insan cisim itibariyle insanların nazarında tavuktan daha değersizdir. İki et pazara çıkartılsa; birisi insan eti, diğer tavuk eti, hiç kimse insanın etine müşteri olmaz. Görüldüğü gibi cisim itibariyle insan nazarında; insan eti tavuk etinden daha değersiz bir varlıktır.
Dolayısıyla insan, tavuktan daha değersiz cismin (kulak, göz, dil, mide, burun vb.) zevk ve lezzeti peşinde koşmak için yaratılmamıştır.

İnsan dünyaya sadece mal, mülk, mevki, makam peşinde koşmak için yaratılmamıştır.

İnsan dünyaya mal, mülk, mevki, makam kazanmak için gönderilmemiştir. Bu imtihanı kazanmak için gönderilmiştir. Öyleyse insan hayatının merkezine bu imtihanı almalı, bütün hayatını buna göre tanzim etmeli, bu imtihanı kazandıracak davranışlar sergilemeli, konuşmalar yapmalı, hayatını buna göre düzenlemeli.
Yoksa dünyada kazandığı ne mal, ne mülk, ne mevki, ne makam, ne evlat, ne hanım kendisini kurtarabilir.
Yazarın; Ateizm-Deizm (Milli Manevi Değerleri Yok Etme Projesi) kitabından
Nazmi Bozoğlan’ın Diğer makaleleri için : http://ateizmdeizmprojesi.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.